Bugün Bilge doğalı tam 4 yıl oldu! Benim biricik melek kızım, Bilge kızım tam 4 yıl önce bugün, adına ölüm kalım savaşı denilen bir bilinmezliğin içine doğdu. Her doğum, yeni her bir hayat bilinmezdir aslında; bu yüzden hep iyi niyetlerle güzel dualarla kutlanır bebekler, “bahtı açık olsun”, “ömrü uzun olsun”, “Allah analı babalı büyütsün” diye. Oysa biz ne dilersek dileyelim her ruh kendi kaderiyle gelir dünyaya ve bunu da Yaradandan başka kimse bilemez…

Bir çocuğunuz olduğunda hayatınız tamamen değişir, ama çocuğunuz öldüğünde hayat bir daha asla aynı olmaz. İşte 4 yıl önce bugün benim için hayat tam ortadan ikiye ayrıldı, Bilge’den önce ve Bilge’den sonra…O gün, bin bir dua ve korkuyla girdiğim doğumun üzerinden belki 36 saat geçtikten sonra Bilge’yi ilk kez makinelere bağlı yoğun bakımda gördüğümde aklımda tek bir şey vardı: mücadele! En iyi bildiğim şey savaşmaktı, kızım için kızımla birlikte savaşacaktım. Bilge tanıdığım en iyi savaşçı olmasına rağmen bana teslim olmayı da o öğretti çünkü çoğu faninin bilmediği bir şey vardı; kadere karşı savaşılamazdı. Eğer Bilge gitmeseydi ben hala bir şeyler için savaşıyor olurdum Kabul etmeyi, teslim olmayı, boyun eğip tevazu göstermeyi ve her şey için şükretmeyi o öğretti bana. O gün farkında olmasam da Bilge’nin doğumu aslında benim, kendimin de yeniden doğum sancılarımdı ve o gün bugün ben kendimi yeniden doğurmaya ve özümü,hakikati bulmaya uğraşıyorum, yapabildiğimce sevgiyle, şefkatle, teslimiyetle ve tevazuyla…

Tam 4 yıl oldu Bilge doğalı. Bu 4 yılda kaç çocuk daha doğdu, kaçı öldü, kaç eve hastalık girdi, kaç ocağa ateş düştü, dünyanın dört bir yanında kaç doğum ,kaç evlilik, kaç başarı kutlandı kimbilir? Kaç savaşta, saldırıda insanlar yaralandı, kaçı evinden hatta ülkesinden ayrılmak zorunda kaldı? Kaç insanın hayatı tepetaklak oldu, kimler bir andan zengin olurken kimler bir gecede fakirleşti? Kaç iktidar değişti dünyada? Neler değişti uzayda, evrende? Hangisi diğerine sebepken öbürleri sonuçtu? Peki değişmeyen neydi? Değişmeyen hayattı; hayat her zamanki gibi akıyordu. Bunun yanı sıra sevgi ve acıydı çünkü üstatların dediği gibi insansan seversin, sevdiğin her şeyi bir gün mutlaka kaybedersin ve bu da acıtır. Bu yüzden acıyı ve yası kabul et. Sevgiyi de acıyı da onurlandır ki bir anlamı olsun. Bilge gittiğinde ilk bunu söylememiş miydim ben, “tüm bunların bir anlamı olmalı”?

Bilge yaşasaydı bugün tam 4 yaşında olacaktı, gülen, konuşan, yürüyen, benimle iletişim kurabilen bir kız çocuğu olacaktı. Bazen böyle düşünüyorum. Oysa bu cümle doğru değil, Bilge yaşasaydı diye başlayan cümlelerden doğru olarak biteni sadece şu olabilir: “hiçbir şey şimdiki gibi olmayacaktı”. Bunun dışında düşündüğüm kurduğum hiçbir cümlenin aslında anlamı yok çünkü bilinemez; Bilge yaşasaydı ben bambaşka bir kadın olacaktım, hayatım bambaşka seyredecekti. Ama bunun dışında hiçbir şeyi bilmek mümkün değil, o yüzden böyle cümleler de anlamlı değil. Zaten kader dediğimiz nedir, her şey olması gerektiği gibi olur. Bizim fani aklımız buna her zaman ermez, içimize sindirmek de kolay değildir.

4 yıl oldu bugün ve ben her gün şükrettim kızım iyi ki doğdu, iyi ki bana geldi, iyi ki beni seçti diye. Ben hep şükrettim her ne olursa olsun Bilge’yi doğurduğum, onun annesi olduğum için. Ama hala bilmiyorum hayatta olmayan bir evladın doğum günü nasıl kutlanır? Bu yüzden de bu yıl bu bilinmezlikle ve bir şey yapmadan, sadece onu anarak ve dua ederek kalmayı seçiyorum. İyi ki doğdun bebeğim, benim melek kızım, Bilge kızım, güzel kızım, cesur kızım, savaşçı prensesim, can parem, sen iyi ki doğdun! İyi ki annen oldum ben senin, “iyi ki”lerimi saymakla bitiremem sana. Ben en çok seni sevdim ve yaşadığım sürece de hep çok seveceğim. 4. Yaşın kutlu olsun bebeğim! Melek Bilge bugün cennetin en güzel köşesinde 4 yaşında…