Bilge’ye, annesine öğrettikleri için sonsuz sevgi ve minnetle…

1.  İnsan hayatta en çok evladını sever. Bir annenin evladına duyduğu sevgi, hiç bir şeyle ölçülemez ve tanımlanamaz. Evlat sevgisi saftır, karşılıksızdır, sonsuzdur, vazgeçilemezdir. İşte tam da bu yüzden; evlat en sevilen olduğundan, insanlığın tanımladığı en büyük acıdır evlat acısı; yere göğe sığmaz, tarif edilmez, teselli edilmez ve asla ama asla geçmez. “Hiç bir kuvvet bir çocuğu annesinin yüreğinden söküp almaya yetmez” (“A Little Chaos” filminden).

2. Hayattaki tek gerçek, ölümdür; başka her şey geçici. “Fani dünya”, “yalan dünya” şeklinde klişe gibi görünen söz öbekleri aslında en doğru olanlarıdır. Madem ki hayattaki tek ve en yalın gerçeğimiz ölüm, fani dünyaya dair her ne yapıyorsan bu hakikati aklının bir köşesinde tut. Tut ki, kendi iktidarınla çözülebilecek şeyler için üzülmeyesin; tut ki boş yere öfkelenmeyesin, kalp kırmayasın. En önemlisi de ölümün tek gerçek olduğunu bil ki, hayatının bir anlamı olsun. Zira, hayatta her şey karşıt kavramıyla anlamlıdır. Gönlü Geniş Ruhu Gezgin Hafif Meşreplilerin 35. Kuralı: “Şu hayatta ancak tezatlarla ilerleyebiliriz. Mümin içindeki münkirle tanışmalı, Allah’a inanmayan kişi ise içindeki inananla. İnsan-ı kamil mertebesine varana kadar gıdım gıdım ilerler kişi ve ancak tezatları kucaklayabildiği ölçüde olgunlaşır.” (Elif Şafak’ın Aşk romanından)

3.  “Hayırlısı olsun” lafını, Türkler işin içinden çıkamadıkları, söyleyecek bir şey bulamadıkları zamanlarda söylemek için uydurmuşlardır. Öncesinde hayırlısı olsun derler; sonrasında da her nolursa olsun “hayırlısı buymuş” derler. Yani kendi içinde çelişkili ve mantıksal açıdan tutarsızdır. Hatta sizinle ilgili bir konuda duyarsızca hayırlısı olsun derken kendileri söz konusu olunca bunu söylemekten çekinirler. Çünkü aslında “Hayırlısı olsun” lafı baştan olabilecek her şeyi kabullenmek anlamına gelir. “Hayırlısı olsun” deme!

4. Bilmediğin acılar hakkında yorum yapma, teselli etmeye çalışma; beceremezsin. Nasıl ki bilmediğin bir işi yapamazsan, bilmediğin bir derdi de iyileştiremezsin. Hatta, iyi bir şey yapacağım derken çok daha fazla can yakabilirsin. Bu yüzden bazen susmak, hele ki söylenecek bir şey yoksa en iyisidir ve en değerli olandır yalnızca susarak birinin yanında durmak.

5.  Sabır, çok büyük bir erdemdir. Eğer bilmiyorsan, hayat eninde sonunda sana bunu öğretir. Hayatın sınavlarından sabırlı olmadan geçemezsin ve geçemediğin her sınav için bir yenisiyle sınanırsın; ta ki sabretmeyi öğrenene kadar. O yüzden, sabırsız olma; sabra direnme.

6.  Hayatta mutlak iyi ya da mutlak kötü diye bir şey yoktur. Herkesin içinde bir kısım iyi ve bir kısım kötü mevcuttur; bizler bunların dışa vurumlarınıgörürürüz yalnızca. Kişi içindeki kötüyü göstermeyi tercih ettiği gibi, en iyiyi göstermeyi de tercih edebilir. Bu, gösterilen yüz, aslında kişinin iyi ya da kötü olduğu anlamına gelmez. Bunun için kimseyi çok iyi ya da çok kötü diye değerlendirme ki şaşırmayasın, üzülmeyesin, utanmayasın.

7.  İnsanları, insan olmaları dışında herhangi bir sıfatla değerlendirme ve asla yargılama. İnsanlar fiziksel olarak, karakter olarak senden çok farklı olabilir ya da seninle çok benzerlik gösterebilir. Seninle aynı sosyal çevrede büyümüş bir kişiyle çok uzak olabileceğin gibi dünyanın başka bir kültüründe farklı bir ailede yetişmiş senden sosyal statü olarak çok farklı biriyle çok yakın olabilirsin. Bu farklılıklar ya da benzerlikler değildir seni onlara yaklaştıran ya da uzaklaştıran. İnsanlık onuruna saygı duymak ve insan sevgisine sahip olmaktır belirleyici olan temelde. Bunlara sahipsen vicdana ve merhamete de sahip olursun. Unutma hepimizin kanının rengi ve gözyaşlarımızın tadı aynı.

8.  Gurur, çok gereksiz bir histir; egoyla doğru orantılı olup hayatta insana hiçbir şey kazandırmaz. Gururu yüzünden istediği, sevdiği ve dahi hakkı olan pek çok şeyden vazgeçmek zorunda kalan insanlar var. Eğer çok gururluysan hayat çok acı bir şekilde bunu nasıl törpüleyeceğini de öğretir insana. Hocası Seyyid Burhaneddin de önce babasından kalma gururunu törpülememiş midir Celalleddin’in çıktığı manevi yolda; değilse o nasıl Hz. Mevlana olurdu?

9.  İyi bir aileye sahip olmak şanstır, nimettir. Bununla birlikte, ailenle olan bağların hiçbir şekilde kopmaz; onlar için endişelenme. Ama dostların önemlidir. İyi dostlar biriktirmek bu hayatta sana sunulmuş en büyük nimet ve belki de yetenektir. Hayatının en zor günlerinde dostların hep seninle oldular; onların kıymetlerini bil. Madem ki sen iyi günleri olduğu gibi zor günleri de onlarla atlattın, o zaman sen de onların hem iyi hem de zor günlerinde yanlarında olmalısın; sorgulamadan ve yargılamadan.

10.  Hayatta her şeyin bir sebebi vardır; hiçbir şey tesadüf değildir. İşte kader de aslında budur zaten. Hayat bir yoldur, başı ve sonu belli; kader ise bir yol haritası önümüzde serili. Özgür irademiz yalnızca işte bu yol ayrımlarına geldiğimiz zaman verdiğimiz kararlarda işe yarar. Bunun dışında kaderinde ne varsa onu yaşar insan; kendine verilen haritadan başka bir yola gitmesi, başka bir harita seçmesi mümkün değildir; vemadem ki her insan ölümlüdür o zaman ne kadar mücadele ederse etsin kaderinde yazılı olan yolunsonuna geldiğinde buna engel olmak mümkün değildir.

11.  Yaşam değerlidir, bu yüzden de ne olursa olsun uğrunda mücadele etmeye değer. Eğer bir bebek bile hayata tutunmak için bunca mücadele verdiyse sen de her şeye, herkese rağmen sağlıklı, iyi ve onurlu bir yaşam için mücadele etmeli ve eğer buna sahipsen bunun için şükretmelisin.

12.  Hayatta en çok neyi seversen, senin için en kıymetli olan neyse onunla sınanırsın. Mevlana CelalleddinRumi Hazretleri’nin dediği gibi: “Allah der ki; kimi benden çok seversen onu senden alırım… Ve ekler; “Onsuz yaşayamam” deme, seni onsuz da yaşatırım.Mevsim geçer, gölge veren ağaçların dalları kurur, sabır taşar, canından saydığın yar bile bir gün el olur, aklın şaşar.Dostun düşmana dönüşür, düşman kalkar dost olur, öyle garip bir dünya.Olmaz dediğin ne varsa hepsi olur…“Düşmem” dersin düşersin, “Şaşmam” dersin şaşarsın.En garibi de budur ya, “Öldüm” der durur, yine de yaşarsın.”