Babası: Bilge’nin babası, Onur, sadece Bilge’nin değil, Bilge’nin annesinin de kahramanlarından. Görüp görebileceğiniz en zeki, başarılı ama en mütevazı adamlardan. Her şeyi yapabilir ailesi için. Bilge’nin doğacağı haberini aldığı ilk andan onunla vedalaştıkları ana kadar daima Bilge’nin annesinin ve Bilge’nin yanında oldu, onlar için koşturdu. Beraber hastaneleri, doktorları, tedavileri araştırdılar; yabancı tıp makaleleri okudu Onur acaba burada bilinmeyen bir tedavi yöntemi var mıdır dünyanın herhangi başka bir yerinde diye. Sırf kızlarının tedavisi için elindeki tüm imkanları kullandı; başka bir şehirde ev kiraladı, ailesi rahat kalabilsin, hastaneye yakın olabilsin diye. Bilge doğduktan sonraki ilk üç gün hastane koridorlarında yatıp, Bilge ve annesi arasında mekik dokudu hastanede. Bilge’nin annesi yoğun bakımda Bilge’yi ziyaret ettiği günler geceler boyunca o da dışardaki hasta bekleme odasında bekledi. Gün geldi günde 3 kere gittikleri oldu hastaneye, hiç kırmadı Bilge’nin annesini gidelim dediğinde. Bilge’nin ilaçlarına koşturdu, kan bulmak için koşturdu, prosedürler için koşturdu…Bilge’nin annesini avutmak için olabilecek en makul mantıklı açıklamalarla konuştu onunla. Bir lokma bir şey yesin diye gözünün içine baktı, kendi boğazından geçmezken sırf onun hatırına oturdu sofraya. Onunla ağladı, onunla umutlandı. Söyleyecek söz kalmadığında da sessizce durdu yanında öylece, Bilge’nin annesi hep tutundu ona. Onur da tıpkı Bilge’nin annesi gibi hep en iyisini umdu, hep ona inandı. Zaten bu süreçte Onur olmasa ne yapardı hiç bilemedi Bilge’nin annesi…
Anneannesi: Bilge’nin anneannesi de başka bir ortak kahraman, hem Bilge hem de Bilge’nin annesi için. Ufak tefek bir kadın ama atom karınca gibi aslında; o kadar güçlü ve inatçı. Dünyanın en sabırlı, en sakin ama en kırılgan insanlarından. Sürecin başından beri takipte, Bilge’nin anne ve babasının yanında. Bilge doğduktan sonraki 4,5 ay boyunca Ankara’daki evden hiç ayrılmadan çocuklarının başında, torunun iyileşmesi için bekledi. Bilge’nin hemşirelerinin istediği ihtiyaçları aldı, evde yemek yaptı, Bilge’nin küçücük ama hastaneden çoğu zaman kan içinde gelen çamaşırlarını hiç üşenmeden elinde yıkadı; ütüleyip gönderdi geri. Kalan zamanda da dua etti hep, torunu için, kızı için en iyisi nasılsa öyle olsun diye. Bilge’yi çok merak etmesine rağmen yoğunbakım ünitesi olduğu için yalnızca birkaç kez görebildi 4,5 aylık süreçte. Ne zaman Bilge’nin yanına girse, hep gözleri doldu. Kendi kızına üzüntüsünü belli etmedi hiç; onun yanında hiç ağlamadı. Ama işte içine attığı tüm acılar sonra torunun cenazesinde ortaya çıkacak, hastaneye kaldırılacaktı… Bilge onun ilk ve tek torunuydu ve o da Bilge’yle birlikte ona dair tüm hayallerini gömdü.
Babaannesi: Dünyanın en iyi kalpli, en hoşgörülü insanı diye tanımlar onu Bilge’nin annesi. Öyle ki belki kocasını sevdiği kadar sever Peri Anne’yi, adı da tıpkı masal kahramanı gibi değil mi?O kadar insancıldır ki Bilge’nin babaannesi, yüzlerce arkadaşı vardır. İşte, Peri Anne Ankara’da olan tüm arkadaşlarını, tanıdık ve ahbaplarını Bilge’nin kan ihtiyacı olduğunu söylemek için aradı. Kan vermeye gelenler olduğunda gidip onları karşıladı, bekledi. Bir ev hayatının sürdürülebilmesi için gereken ne varsa yaptı Peri Anne, çocukları kendi dertlerinden başka bir şey düşünmek zorunda kalmasınlar diye. O da yalnızca 1-2 kez görebildi Bilge’yi, hiç dayanamadı yüreği onu öyle makinelere bağlı görmeye. O da, bu masalın diğer bir kahramanı olan kocasıyla birlikte bu 4,5 ay boyunca Bilge’nin anne, babası ve anneannesiyle birlikte Kurtuluş’taki evde kaldı; onlara destek için. Her gün merakla gelişlerini bekledi hastaneden, bir umutla. Her gün dua etti onlar için; o tüm arkadaşlarıyla birlikte. Bilge’yi uğurladıktan sonra o da döndü evine, Adana’ya…
Mehmet Dede: Bilge’nin babasının babası, Mehmet Kaya, hayatınızda görebileceğiniz çocuklarına en düşkün baba. Değil hasta olmaları hayatlarındaki en küçük detaylarla bile ilgilenirken ve onlar için endişelenirken Bilge’nin hastalığı ona çok ağır geldi. Kimseye söylemedi, tıpkı Bilge’nin babası gibi, ama Bilge’nin annesi hep biliyordu ki bu Mehmet Dede için çok ağırdı.Mehmet Dede, Bilge’nin en önemli kahramanlarından çünkü 4,5 ay boyunca Hacettepe Üniversitesi hastanesinin kan bankasını bekledi, adeta nöbet tuttu orada. Önceden planlar yaptı, tanıdık tanımadık herkesten torunu için kan ve trombosit vermelerini rica etti, onları karşıladı, bekledi, uğurladı. Eğer o olmasaydı, bu kadar kan bağışı nasıl bulunurdu Bilge’nin annesi hiç bilemedi. Mehmet Dede bunların yanısıra tüm iyi kalbi, çocuklarına ve torununa olan sevgisiyle bu süreçte onların yanında olup hep dua etti. Bilge gittikten sonra diyecektir ki “hayatımda hiç bu kadar çok dua etmemiştim…”
Can Dede: Bilge’nin annesinin babası, Can Dede, aynı adı gibi bir insan; o kadar candan. O bu süreci uzaktan takip edip, haftasonları Ankara’ya gelenlerden zira Bilge’nin annesi ona dedi ki “birilerinin de çalışması gerek”. O, hafta içi Eskişehir’deki işinin başında olup, Bilge’nin teyzesiyle kalıp haftasonları ziyarete geldi Ankara’ya. Bilge’nin annesi biliyordu ki 60 yaşını geçmiş bir adam olarak bu durum onun için de çok zordu ama kendisi başa çıkmaya çalışıyordu. Bu süreçte maddi manevi desteğini hiç esirgemedi ailesinden.
Bilge’nin doktorları: Bu masalın esas kahramanları, başrol oyuncuları, Bilge’nin doktorları. Ameliyatını yapan ve Bilge’nin anne ve babasına her zaman şefkatle yaklaşan Doç. Dr. Tutku Soyer, Bilge’yi kendi çocukları gibi benimseyip her daim ilgilenen yakından ilgilenen, gün geldiğinde başında bekleyen ve dahi onun için dua eden Yoğun Bakım uzmanları Dr. Murat Tanyıldız, Dr. Ayşe Filiz Yetimakman, Dr. Esra Koçkuzu ve Dr. Ali Furkan Çetin. Bilge’nin annesi bizzat şahit oldu ki bu ekip, hocaları Prof. Dr. Benan Bayrakçı ile birlikte dünya üzerinde mümkün olan tüm imkanları Bilge’nin iyileşmesi için seferber ettiler. Üstelik Bilge’ye bir vakadan çok sanki kendilerinden birinin hastasıymış gibi davrandılar. O doktorlar ki, Bilge hastayken annesini teselli için uğraştıkları gibi o gittikten sonra dahi taziye için aradılar Bilge’nin annesini. Tüm tedavi süresince Bilge’nin annesi gördü ki, Bilge için kulun yapabileceği ne varsa yapıldı. O doktorlar ki yaptıkları bir meslekten çok bir yaşam biçimi; bu yüzden de hayatı boyunca minnettar kalacak Bilge’nin annesi onlara. Ama ilahi takdire kimsenin gücü yetmedi…
Bilge’nin hemşireleri: Eğer 35. Bölüm hemşireleri olmasaydı Bilge şefkatin ne demek olduğunu asla öğrenemezdi. Ona inanılmaz bir titizlikle bakmanın ötesinde, onlar aynı zamanda Bilge’nin annesine de anlayış ve şefkat gösterdiler; ona inanıp güvendiler. Onlar Bilge’ye hep sevdiler, ona şefkat gösterdiler, iyileşsin diye uğraştılar canla başla. Hatta bir kısmı Bilge’ye kan bile verdiler! Bilge bu kadar güzel abla ve abinin bakımına mazhar olduğu için çok ama çok şanslı bir bebekti. Ona tüm makinelere rağmen inatla güzel kıyafetler giydirip, saçlarına tokalar taktılar. Çok pislendiğini düşündüklerinde tüm imkanları zorlayarak, ve dahi doktorların rızası hilafına onu yıkadılar. Bilge’nin annesinin bir gün bile aklı kalmadı acaba benim kızıma iyi bakıyorlar mı diye. Bilge gittiğinde, ilk onlar Bilge’nin annesinin boynuna sarılıp ağladılar; gittikten sonra Bilge’nin annesini arayıp sormaya devam ettiler. İşte bu yüzden onlar bu masalın en genç ve önemli kahramanları ve sonsuza kadar Bilge’nin annesinin gönlünde olacaklar:Perver Muştu, İlfan Köksal, Hilal Özer, Ayşegül Karaca, Seda Uludağ Tepecik, Mesut Çur, Aslı Saygılı, Tuğba Kocael, Semra Çavuş, Zeynep Büyükgüllü, Halil gümüş, Gonca Çevik, Ümmügülsüm Şenoğlu, Gözde Yelli, Özge Altıparmak, Necla Avcı Serter, Ahsen Özcan, Ayşenur Bülbül.
Müge Demirbilek Ekici: Bilge’nin gizli kahramanı olan Müge Abla, Bilge’nin annesinin kuzeni aslında ve bir tıp profesörü. Bilge’nin tedavisi için detaylı araştırmayı o yaptı, doktorlarla görüşmeleri o ayarladı ve tedavi süresince en çok da bilgi alışverişini sağladı Bilge için. Üstelik tüm bunları yaparken bir taraftan da kendi ablasının kanserin son evrelerindeki mücadelesine şahit oldu. Önce ablasını uğurladı, sonra Bilge’yi…Bilge’yi uğurlarken Bilge’nin annesi sordu ona “Müge Abla, Yeter Ablam cennette Bilge’ye bakar değil mi?”…
İbrahim-Ayla-Mehmet-Murat Tetik: Bu aile Bilge’nin büyük dayısı, yengesi ve çocukları. Bilge onları onlar Bilge’yi hiç tanıyamadılar ama Bilge’nin annesinin ve anneannesinin yokluğunda Eskişehir’de korunup gözetilmesi gereken kim ve ne varsa onlar baktılar. Bayramlarda Ankara’ya ziyarete geldiler, kan ihtiyacı olduğunda seferber oldular, 9 Kasım akşamı onunla birlikteydiler. Bilge gittikten sonra Mehmet ve Murat ablalarını, Ayla ve İbrahim yeğenlerini hiç yalnız bırakmadılar. Bilge’nin annesi onlara daima minnettar olacak…
Zeynep Karal Önder: Bilge’nin annesinin en yakın arkadaşlarından, Ankaralı. Bu süreçte ne Bilge’yi ne de annesini hiç yalnız bırakmadı; gelemediyse aradı, arayamadıysa yazdı. Ankaralı olmanın tüm avantajlarını kullandı Bilge için, sabah erken saatte kan bağışı denince Bilge’nin annesi ilk onu uyandırdı. Bilge’nin annesi anladı ki Zeynep aslında kara gün dostu; yani en önemlisi, en çok ihtiyaç duyulanı ve en gerçeği. Zeynep, hep inandı Bilge’nin iyileşeceğine; iyileşemediği için Zeynep’in her şeyden önce çok sinirli olduğuna bahse girebilir Bilge’nin annesi. Bilge’nin annesi de hep onun türküsünü söyledi Bilge’nin kulağına: “Zeynep bu güzellik var mı soyunda…”
Bilge’nin annesinin kahramanları: Bilge’nin kahramanı olan herkes zaten annesinin de kahramanı. Ancak Bilge’nin hayatına veya tedavisine doğrudan dokunmasa da,gerek Bilge’nin tedavisi süresince gerekse Bilge gittikten sonra annesinin daima yanında olan, ona hep destek olan, arayan soran dua eden insanlar var ki onlar can, onlar dost ve onların yeri Bilge’nin annesinin yüreğinde bambaşka:Münevver-Gökhan Başman (Bilge’nin halası ve eniştesi), Cansu Mutlu (Bilge’nin teyzesi), Seçkin Yıldızak (Bilge’nin büyük halası), Metin-Derya-Murathan-Ayşegül-Gökçe Ersin, Aslı Geylan, Hakan Yılmaz, Sedef Oluklulu, Sinem Şirin, Gülşah Bostancı, Gonca Kuru, Belgin Dinç, Serhat Yılmaz Canpolat, Ali Karaaslan, Volkan Kalkan, Ahmet Göktepe, Burcu Özeş, Gökhan Önder, Müzeyyen-Galip Dedeoğlu, Hıdır-Pınar Açceargın, Yusuf Kanık, Bora Kat, Cumhur Öztürk, Özgen Karaer, Efrahim-Birgül Akça, Duygu-Özgür Türk, Gökhan Önder, Sevilay Küçüksakarya, Feyza – Ozan Ağlargöz,Nevin Çetinel, Merve Yolcu Ay, Mustafa-Sevgi Sakallı, Ersin-Yeşim Ateş, Yeşim Durgut. Bunlar elbette yalnızca adı bilinenler, bir de bilinmeyenler var ki onlara şükran çok daha fazla zira onlar hiç tanımadıkları bir bebeğin hayatı kurtulsun diye kan bağışında bulundular, bunu duyurdular, dualarında ona da yer verdiler. Bilge’nin annesinin dileğidir ki bu kahramanların hiçbiri hayatta zorlu sınavlarla sınanmasınlar…